Bir ruyayi asla delil olarak kabul etmez bu yasama ve yurutme organi. Bir beden, ayni anda hem sanik, hem sahit ve hem de davaci olamaz bu hayatta. Iste insanin kizgin oldugu, nefret dolu oldugu anlar vardir ya, bu “olmaz, olamaz” dediginiz herseyi ayni anda oluverir birden. Hepsi kendidir o an; dizginler bosalmistir; ok yaydan firlayip “ok olma vazifesi”ni yerine getirmektedir. Ismimden mutevellit boyle anlari bir hayli yasadigim soylenebilir. Sartlar midir beni bu hale getiren diye sordugumda da “dun gece misafirimiz vardi, calisamadim” gibi cevaplamama istegi dolu bir cumle sarfederim kendime.
Pisman olmayi sevmiyorum. Bunun icin de ne kadar gunahim varsa o cinnet aninda islemeyi seviyorum. Her ne yapacaksam o an yapayim ki mekanim cehennem oldugunda icim cennet olsun. Mecburiyetimin ve istikrarimin yegane temeli budur. Ustelik agiz tadiyla etrafa teror sacmayinca icindeki barisi nasil saglayacaksin sorarim sana…
Dun gece gordugum ruyayi anlatmakla baslamaliydim sanirim bu yaziya: Nerden , ne zaman ve nasil bindigim belirsiz bir otobusteydim. Yalniz degildim, diger koltuklarda da yolcular vardi. Ruya bu ya, butun o diger yolcular da bendim. Soforden bahsetmeme gerek bile yok sanirim. Bir yandan otobusu kullaniyor, bir yandan da butun yolcular olarak sofore tezahurat ediyordum hatta ediyorduk... Yaptigim gurultu kafamin icindeki agri oranini arttiriyor ve zaten bogustugum dert denizine bir damla daha ekliyordu. Direksiyonu sarampole kirdim bu kesmekesten hepimizi kurtarmak icin. Gel gor ki o kadar “ceset ben” in arkasindan sag olarak cikabilmis ve mahkemeye kadar getirilmistim. Orada bulunan kazazede yakinlari tarafindan da linc edilmeye calisilmistim. Bana en yakin kisinin yine ben oldugum gercegi, kendimi linc etme gercegiyle dogru orantida bir hadise ortaya koymustu. Sonuc mu? Saatin alarmi caldi…
24 Eylül 2008 Çarşamba
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder